October 23, 2025 SİNE-İ MİLLET
Dark Light

Blog Post

SİNE-İ MİLLET > Köşe Yazıları > Hoşça Kal ve Merhaba, Sevgili Hayatım

Hoşça Kal ve Merhaba, Sevgili Hayatım

Hifa Berre Toprak’ın kaleminden…

Bir vedanın içinde gizlenen başlangıçlara dair…

Şimdi anlatacaklarımı okumak, dinlemek ve hissetmek için ayıracağın zamanın ne kadar kıymetli olduğu gerçeği mi seni bu yazıyı okumaktan alıkoyuyor?

Yoksa gerçek kılığına girmiş süslü yalanların dizginlerini eline almaktan mı korkuyorsun?

Belki vaktin yoktur uzun bir paragrafın hakikati konuşmasına.

Belki ocakta pişen bir yemeğin suyunu çekmesini beklerken, izlemen gereken bazı kısa videolar vardır “sosyal hayattan geri kalmamak” için.

Belki yetiştirmen gereken proje ödevinin konusunu belirleyemediğin için danıştığın yapay zekânın ödevini tasarlamasına yardım ediyor ya da yarın katılacağın o toplantıda giyecek bir ceket arıyorsun — kariyerinin son hedefine ulaşmak için.

Belki de dün yaşadığın o duygusal buluşmanın detaylarını anlatmak için arkadaşlarından hangisiyle konuşacağını düşünüyorsun.

“Güzel bir evlilik teklifi gelirse işte o zaman her şey tamam olacak” diye sesli sesli hayaller kuruyorsun.

Bir Soru: Gerçekten Her Şey Tamam Olacak mı?

Peki sevgili okur, madem ki satırlar arasında sana ait bir şeyler bulup buralara kadar geldin, sana yöneltmek istediğim bir soru var.

Belki rahatsız olacağın, belki her gün sorguladığın, belki de ilk kez bu kalemden duyacağın bir soru…

Gerçekten o toplantı güzel geçerse, o evlilik teklifi gelirse, o proje ödevinden tam not alırsan ve belki bu yaz hayalini kurduğun o tatile arkadaşlarınla gidersen, o çantayı alır, o arabanın borcunu bitirirsen…

Gerçekten her şey tamamlanmış olacak mı?

Şimdi satırlar arasında merakla kayıp giden gözlerinin bir noktada sabitlendiğini hissedebiliyorum. Dur. Ve düşün.

Aslında her birimiz, hayal ettiğimiz tüm sonlara ulaşmanın başında değil miyiz?

Toplum, bize seneler boyunca, gerçek nimetin elimizde olmayan her şey olduğunu öğretmedi mi?

Peki ya hayat, ulaşmaya çalıştıklarımızın değil de fark edemediklerimizin toplamıysa?

Bugün nimet saymadığımız o fırsatların tek suçu, onlara zaten sahip olmamızsa?

Yazmak: Bir Sığınak mı, Bir Teslimiyet mi?

Satırlarımı yazmaya başladığım ilk anlarda bunun bir şiir olmasını temenni ettiğimi itiraf etmeliyim. İnsanlar yazmanın bir yetenek olduğunu sanıyorlar. Bana göre yazmak bir beceriksizliktir.

Evet evet, yanlış okumuyorsun. Yazmak, hislerini içinde tutmayı beceremeyen insanların sığındığı bir limandır.

Hal böyle olunca, bir şeyler karalamak için gerekli malzeme sayısı da oldukça azalabiliyor: Bir ses, bir fikir, belki bir filmin bir repliği, bir insanın tek bir bakışı…Ve romantize edebileceğimiz onlarca küçük detay, onlarca küçük sır.

Sır diyorum, çünkü her ilham bir yazarın sırrıdır. İşte benim kalemimi kıpırdatan o sırrı şimdi seninle paylaşıyorum sevgili okur…

Üç Hece, Sekiz Harf, Bir Atom Bombası: “Hoşça Kal”

Yakın zamanda doğru düzgün veda edemediğim bir hissime “hoşça kal” derken, kendimi melankolik bir havuzun içinde boğulacağıma inandırmıştım.

Ve ne yalan söyleyeyim, bu hâlin bana kuvvetli acılarla keskin kelamlar yazdıracağını düşünerek içten içe sevinmiştim.

Üç hece ve sekiz harften oluşan bir kelimenin insan bedenine vereceği zararı görseydiniz, bir atom bombasına sahip olduğunuzu ve ruhunuzda açılan nükleer bir savaşın başlangıcına tanıklık ettiğinizi anlardınız. Belki de ettiniz…

Ne efsunlu bir kelime, değil mi? Bir kelimenin acısını satın almak için kaç değerli saatimi sattığımı duysaydınız, yazdıklarımın biçtiğiniz değerden fazlası olduğuna inanabilirdiniz.

İşte, saatlerimi rehin vererek yaptığım bu takas sonucu karşıma çıkan çarpıcı gerçeklerin çıplaklığıydı benim sırrım.

Veda Bir Son Değil, Bir Dönüşümdür

Ve işte şimdi, tüm bu satırlardan sonra fark ediyorum ki, “hoşça kal” demek aslında bir son değilmiş.

Bir şeyden vazgeçerken, başka bir şeye alan açmanın en sessiz biçimiymiş. Meğer her veda, yaşamın kaleminde yeni bir satır açmakmış.

Hayat, bizden hep bir şeyler alıyor gibi görünse de aslında fazlalıkları törpülüyormuş sadece.

Kim olduğumuzu unutturacak kadar büyüttüğümüz beklentileri, eksik sandığımız yanlarımızın altındaki hakikati göstermek için alıyormuş elimizden.

Ve belki de bu yüzden, en çok kaybettiğimiz anlarda tanışıyoruz kendimizle.

Bir Kalbin Yeni Yönü

“Gelecekte aradığın, şu anda bulamadığın ne var?” demişti çok sevdiğim biri. Evet sevgili düşünür, artık okumanın ötesinde sen de bir şeyleri düşünmeye başladın hissediyorum.

Hoşça kal dediğin, vazgeçtiğin ya da ulaşamadığın ne varsa, bil ki asıl mutluluk sahip olmak için çırpındıkların değildir. Asıl mutluluk, sana ait olmayan her şeye elveda derken, sahip olduklarına merhaba demektir.

“Merhaba sevgili hayatım,” diyorum şimdi yeniden. Çünkü artık biliyorum: Bir veda, yaşamın başka bir yerinde çoktan “merhaba”ya dönüşmüştür. Belki farkında olmadan, belki sessizce. Ama mutlaka.

O yüzden bu kez kelimelerimin sonuna bir nokta koymuyorum. Çünkü bazı cümleler bitmez, sadece yön değiştirir. Ve ben, yönünü yeniden bulmuş bir kalbin içinden yazıyorum artık.

Hoşça kal ve merhaba, sevgili hayatım; aynı nefeste iki zıt anlam, aynı bedende iki ayrı doğum.
– Hibemden

-Hifa Berre Toprak-

Visited 38 times, 1 visit(s) today

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir