October 25, 2025 SİNE-İ MİLLET
Dark Light

Blog Post

SİNE-İ MİLLET > Kitap ve Film Tahlilleri > Kimlik Meselesi Bağlamında Üç Tarz-ı Siyaset

Kimlik Meselesi Bağlamında Üç Tarz-ı Siyaset

Furkan Alp’in kaleminden…

Üç Tarz-ı Siyaset, Türkçülüğün manifestosu olarak da kabul edilebilir.

Akçura, ilkin Osmanlıcılıktan bahsediyor ve saptamalar yapıyor. Amerikan Milleti gibi bir millet oluşturulmak istendiğini fakat Sultan 2. Mahmut ve adamlarının “Osmanlı Milleti” fikrinde yanıldığını yazıyor ve ekliyor Sultan Abdülaziz devrindeki Fransızvarî ıslahat ve Mekteb-i Sultani de Osmanlı Milleti oluşturma fikrinin meyveleridir. Osmanlıcılık siyasetinin başarısızlığı üzerine İslamcılık siyaseti meydana geldi. Bu siyasi görüşe göre din ve millet birdir. Müslüman tebaa ile gayrimüslim tebaa ayrılacaktı, Müslümanlar birleşecekti. Bu bağlamda 2. Abdülhamit, ülkeyi İslami bir raya sokmuştu, halife unvanını oturtmaya çalışmıştı.

Irk temelli bir siyaset fikri ise çok yenidir. Rusya Türkleri arasında Turan fikri vardır fakat belli belirsizdir. Akçura, hangisinin faydalı ve uygulanabilir olduğunu sorgularken, Türkçülüğe romantik bir heyecan belirtmiyor bu da makalesini bence daha ciddileştiriyor. Akçura’ya göre toplum, menfaat ile değişir. Menfaat, hayat ile bütündür, hayat ise kuvvet ile… Siyasî, dini, ırkî çatışmalar ya da menfaatler değişimleri dayatır. Kimlik meselesi bağlamında bu verileri incelersek Akçura’nın da yazdığı gibi hangi toplumun menfaatine çalışmalıyız sorusunun mantıken bir cevabı verilemez. Osmanlıcı bakış açısı yahut İslamcı yahut Türkçü… Her biri farklı bir toplum ortaya koyabilir. Fakat Osmanlı Devleti’nin çıkarları Türk ve Müslüman çıkarlarına paraleldir.

Osmanlıcılığı:
1-Türkler istemiyordu; hâkimiyetlerinin sonu olarak görüyorlardı.
2- İslâm istemiyordu; gayrimüslimler ile hukukî eşitliği kabul etmiyorlardı.
3- Gayrimüslim tebaa istemiyordu; bağımsız olmak istiyorlardı.
4- Rusya ve Balkan hükümetleri istemiyordu; boğazlara ve Batı Asya’ya hâkim olmak istiyorlardı.
5- Avrupa’nın bir kısmı da istemiyordu.

Akçura’ya göre artık Osmanlı Milleti fikriyle uğraşmak, beyhudedir.

Akçura; İslamcılık fikrini irdelerken İslam’ın her şeye rağmen hala pek kuvvetli olduğunu yazıyor, övünülecek ve büyük bir aidiyet olduğunu düşündüğünü anlıyoruz. İslamcılık fikrine ve aksiyonuna engellemelerin gelebileceğini fakat çıkartılacak engellerin göğüslenebilecek olduğunu yazıyor.

Türkçülüğe gelince; Türkleri birleştirmek hayali, henüz yeni doğmuş bir çocuktur. Bu fikirde, faydalar yatıyor. Dinler, sosyal olmaktansa şahsileşiyor ve önemi azalıyor. Yani dinler, kitleleri tesiri altına alan cereyanlar olmaktan çıkıp şahsa dair ferdi tercihlere hapsolmaya başlıyor ve yıldan yıla ehemmiyetsizleşiyor. Bu mefhumun yerini milliyet ve irsiyet alıyor.

Ayrıca Akçura, makalesinin sonuna doğru “Türk” gazetesini eleştirirken Türklüğün, çok daha geniş bir vizyon ve perspektif ile görülmesi ve anlanması gerektiğini yazıyor. Akçura’ya göre Türk, yalnızca 13. Asırdan itibaren Osmanlı Türklüğünden ibaret anlaşılamaz. Farklı coğrafyalar ve asırlar da “Türk”e dair ve Türklük ile doğrudan alakalıdır.

Makalesini; “İslamcılık ya da Türklük siyasetlerinden hangisi Osmanlı Devleti için daha faydalı olur?” sorusu ile bitirmiş olmasından, “Üç Tarz”dan Osmanlıcılık fikrini elemiş olduğu anlaşılıyor.

-Furkan Alp-

Visited 11 times, 1 visit(s) today

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir